Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş Zeytinburnu’nda katıldığı Mozaik Müzesi açılışında İsrail’in Gazze’ye saldırılarına yönelik açıklamalarda bulundu. Kurtulmuş, “Maalesef İsrail’in 12 gündür Gazze’yi acımasızca bombaladığını görüyoruz. Üç binin üzerinde Gazzeli’nin vefat haberi medyaya düşmüş vaziyette. Daha yaralılardan ne kadarının öleceğini bilmiyoruz.
Çünkü hastanelerde tamamen tıbbi malzemeler tükenmiş vaziyette. Elektrikleri yok, suları yok, yakıtları yok ama bütün bunların ötesinde şu anda sıkışmış kalmış olan 2 milyon insanın geleceğe dair ümitleri yok. Ve maalesef dünyada bazı ülkeler bu gelişmeyi bir tiyatro izler gibi izliyorlar. Bazıları tamamıyla duyarsız ve ‘ne yapalım, Orta Doğu’da böyle şey olur’ modunda meseleye yaklaşıyorlar.
İşlenen açık bir insanlık suçudur. İşlenen açık bir savaş suçudur. Sivillerin, çocukların, kimsesizlerin, kadınların savaşın da bir ahlakı vardır. Yani bizim ecdadımız savaşta cephesinde kendisiyle savaşmayan hiç kimseye karşı elini kaldırmamıştır. Şimdi bilerek, isteyerek, uçakları kaldırarak dünyanın en ağır bombalarını kullanarak yasa dışı bombalar kullanıyorlar, Gazze’deki 2 milyon insan zaten daracık bir alana sıkışmış vaziyetteler. Zaten fiilen bir açık hava hapishanesinde yaşıyorlar. İyice yaşam şartları zorlaştırılmış, neredeyse imkansızlaştırılmıştır. Bütün bunlar yetmiyor gibi sahilden bombalamalar, sınırdan geçişine izin vermeme gibi durumlar ile insanlık suçu giderek daha da ağır hale getiriliyor” dedi.
“BÜTÜN SİYASET MERCİLERİNİ SESİMİZİ EN YÜKSEK ŞEKİLDE ÇIKARMAYA DAVET EDİYORUZ”
Sözlerine devam eden Kurtulmuş, “Dünyanın her yerinde bu suça karşı çıkan vicdan, akıl ve ahlak sahibi insanların olduğunu, bunların da seslerini yükseltmeye başladıklarını görüyoruz. Meselenin iki yönü var. Bir acil yönü, insani yönü, bir diğer tarafta siyasi yönü. Siyasi yönünün çözümüyle ilgili başka müzakereler yapılabilir. Ama şu anda özellikle Gazze’yle ilgili acil olan bir an evvel ateşkesin sağlanması yani bir ölüm makinası olarak çalışan İsrail’in bu saldırgan siyasetinin durdurulması ve Gazze halkına acil insani yardımların ulaştırılmasıdır. Türkiye bu konuda hem ateşkesin sağlanması hem de acil yardımların ulaştırılması için üzerine düşeni yapmaya gayret ediyor. Ümit ediyoruz ki çok kısa bir süre içerisinde daha büyük trajediler yaşanmaması için bu konuda adım atılır. Şunu söylüyoruz; bütün milletleri, bütün insanlığı, bütün siyaset mercilerini sesimizi en yüksek şekilde çıkarmaya davet ediyoruz. Sesimizi o kadar güçlü çıkaralım ki sadece mazlumlar sesimizi duyarak rahatlamasınlar bu sesten zalimlerin de korkacağı şekilde yüksek perdede bu sesin çıkarılması lazım” diye konuştu.
“TÜRKİYE ÜZERİNE DÜŞENİ YAPIYOR”
Türkiye’nin üzerine düştüğünü yaptığını söyleyen Kurtulmuş, “Nasıl Ukrayna-Rusya Savaşı’nda sivil kayıpların ortadan kaldırılması için sonuna kadar mücadele ettiysek ve etmeye devam ediyorsak burada da Türkiye olarak onun bunun gemisine binmeden kendi milli menfaatlerimiz ve insanlık istikametinde Gazze halkının yaşadığı bu sıkıntıların inşallah atlatılması için elimizden geleni ortaya koyuyoruz. Cumhurbaşkanımız, Dış İşleri Bakanımız ve bizler G-20 toplantısında ve bütün platformlarda Gazze meselesini gündeme getirdik. Yine ikili görüşmelerimizin hepsinde getirdik. Türkiye üzerine düşeni yapmaya gayret ediyor. Ama bu acil durum bitirildikten sonra işin kalıcı olarak çözümü içinde siyaset bakımından neler yapılması gerekiyorsa onu yapacağız” ifadelerini kullandı.
“BÜTÜN KUTSAL MEKANLARIN KORUNMASI ULUSLARARASI HUKUKUN TEMEL ŞARTLARINDAN BİRİSİDİR”
Üç konu çözülmeden Orta Doğu’da bir İsrail – Filistin barışının sağlanmasının imkansız olduğunu söyleyen Kurtulmuş, şunları ekledi:
“Birincisi 1967 sınırlarında başkenti Kudüs olan tam manasıyla bağımsız egemen bir Filistin Devleti’nin kurulmasıdır. Yani mahalle mahalle bölünmüş ve birbirinden uzaklaştırılmış kopuk bir Filistin değil, bütünleşik bir Filistin’in ortaya konulmasıdır, birincisi budur. İkincisi Mescid-i Aksa başta olmak üzere bütün kutsal mekanların masumiyetinin sağlanması, yani oradaki inançlara saygının en kamil manada sağlanmasıdır. Şimdi onlarca kere şu savaşın başladığı günden beri Mescid-i Aksa’ya saldırılar yapıldı. Geçen cuma insanların orada ibadet etmelerine müsaade edilmedi. Bu cuma belki daha sert tedbirler almayı planlıyorlar ama geçmiş dönemde de daha bu savaş yokken ve defaatle Mescid-i Aksa’nın bir şekilde saldırılara uğradığı hatta sıradan Yahudiler tarafından değil İsrailli milletvekilleri ve bakanlar tarafından bile çizmelerle Mescid-i Aksa’ya girildiğini biliyoruz. Dolayısıyla bütün kutsal mekanların korunması uluslararası hukukun temel şartlarından birisidir. Bu anlamda Mescid-i Aksa başta olmak üzere kutsal mekanların korunması iki, üçüncüsü ise Birleşmiş Milletler’in onlarca kararına rağmen Filistinlilerin evlerinden, iş yerlerinden, köylerinden ve şehirlerinden uzaklaştırıldı, onları tehdit eden Yahudi yerleşimciler meselesine son verilmesidir. Yani insanların evleri, iş yerleri ellerinden alınmıştır. Böyle bir haksızlık sürdürülemez. Böyle bir haksızlık ortadayken de zaten barış konuşulamaz. Bu üç temel meseleyi de Türkiye olarak Orta Doğu’daki barış sürecinin temel ana ekseni olarak görüyoruz ve her platformda dile getiriyoruz.”
“ÜMİT EDİYORUZ Kİ TÜRKİYE’NİN ÇABALARI SONUÇ VERİR”
İsrail’in siyasi bir baskı altına alınması gerektiğini söyleyen Kurtulmuş, “Ümit ediyoruz ki önce şu insani trajedinin ortadan kaldırılır ve büyük insani drama son verilir. Dünya kamuoyunda oluşan ve Filistin’in masum halkıyla yan yana dayanışma ruhu içerisinde gelişen bu dalganın daha fazla siyasi baskı yaparak İsrail ve dayılarının bir şekilde oradaki insani yardımların ulaştırılması için siyasi bir baskı altına alınması gerektiği kanaatindeyiz. Ümit ediyoruz ki Türkiye’nin çabaları sonuç verir ve bölgede hiç olmazsa önce bir ateşkes, eş zamanlı olarak da yaralıların ve çocukların tahliyesi başta olmak üzere Gazze’de insani durumun iyileştirilmesi sağlanır. Biz Orta Doğu’da barıştan yanayız. Ortadoğu’da zorla zorlamayla bir şekilde sonuç alınamayacağını biliyoruz. Dolayısıyla bir tek insanın dahi ölmesinin insanlık için çok büyük bir kayıp, çok büyük bir acı olduğunu biliyoruz. Burada insani kayıpların ortadan kaldırılması için olmazsa olmaz şartlar; karşılıklı olarak saygı temelinde iki devletli bir çözüm temelinde yeni bir Orta Doğu’nun inşa edilmesidir” dedi.